Ebru Akdağ
BİTKİDEN
Bilgi Kirliliğiyle Mücadele: Hurafelerden Gerçeğe Giden Yol
Bilginin en büyük güç olduğu çağımızda, toplumun büyük kesimi, gıda hakkında yanlış bildikleri dolayısıyla maalesef hurafeler karşısında oldukça zayıf durumda. İnsanlık, tarih boyunca sofralarını sadece açlığını gidermek için değil, kültürünü, bilgisini ve değerlerini aktarmak için de kurdu. Ancak bugün, bu sofralar bilimsel gerçeklerle hurafeler arasındaki savaşın ortasında yerle bir oluyor. Bir yanda bilimsel verilerle şekillenen gıda güvenliği anlayışı gıda sektöründe çıtayı yükseltirken diğer yanda sosyal medyada hızla yayılan ve kulaktan kulağa efsaneye dönüşen hurafeler gıda sektörüne olan güveni sarsmaya devam ediyor…
Sokrates’in “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, günümüzün post-modern dünyasında bambaşka bir gerçeklik kazanıyor. Tüketicilerin gıda alanında "gerçek bilgi" zannettiği şey, aslında doğruluğu sorgulanmamış, eksik veya çarpıtılmış içeriklerden ibaret. Temelsiz, referansız sözde bilgiyi üretmek bilimsel bilgi yaratmaktan çok daha kolay olduğu gibi, yalan haber hem daha ilgi çekici hem de yayılma hızı çok daha yüksek. Mark Twain’in dediği gibi “Gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı üç defa dolaşır.” Dahası dijital çağda yankı odaları ve algoritmalar, tüketicileri yalnızca kendi inançlarını pekiştiren içeriklerle çevreleyerek, onları eleştirel düşünceden uzaklaştırıyor.
"Doğal olan her şey iyidir" gibi basit ama yanıltıcı inançlar, gıda seçimlerini doğrudan etkiliyor. Katkı maddesi içermeyen bir ürünün bilinçsizce daha sağlıklı kabul edilmesi gibi yaygın yanılgılar, bilimsel gerçeklerden kopuşun en çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor. Oysa bazı katkı maddeleri gıdanın güvenliğini sağlarken, raf ömrünü uzatarak israfı önlemeye yardımcı olur, bazıları ise gıdayı daha fonksiyonel kılar ve kimisi de özel beslenme ihtiyaçları olan kişilere uygun gıda üretimine olanak sağlar. Bu gibi bilimsel temele dayanmayan korkularla hareket etmek, yalnızca bireysel sağlığı tehdit etmekle kalmıyor; sürdürülebilir gıda sistemine de zarar veriyor.
Francis Bacon’ın "Bilgi güçtür" sözü, günümüz dünyasında kritik bir uyarıya dönüşmüş durumda: Yanlış bilgi de güçtür, ancak bu güç toplumu yanlış yönlendiren bir silaha dönüşebilir. Dijital platformlarda "bilimsel gerçek" kılığında sunulan birçok iddia, gerçekte yalnızca korku ve kafa karışıklığını körüklüyor. Peki, bu yanıltıcı girdaba karşı nasıl bir mücadele vermeliyiz?
Bu noktada Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), bilgi kirliliğiyle mücadelede kritik bir rol üstleniyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ile imzalanan protokol, bu alanda umut veren somut adımlardan biri. Bilim temelli bilginin yaygınlaştırılması, gıda okuryazarlığının artırılması ve yanlış bilgilerin düzeltilmesi için sektör, kamu ve akademik camia arasında güçlü bir köprü kurulmasını sağlayarak, meşakkatli bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu kapsamda, TGDF Bilgi Kirliliği ve Gıda Okuryazarlığı Komisyonu Başkanlığı görevimi, bu büyük sorumluluğun bilinciyle titizlikle yürütmeye çalışıyorum.
Ancak daha yolun başındayız. Bilgi kirliliğiyle mücadele uzun soluklu bir çaba gerektiriyor ve bu mücadelede hepimizin maddi ve manevi desteğine, ortak bilince ve kolektif harekete ihtiyacımız var. Bu doğrultuda, gıda okuryazarlığını artırmak için medya ve dijital platformlarla iş birliği yapmak, doğru bilgiyi yaygınlaştırmak adına büyük önem taşıyor. Bilim insanlarının ve uzmanların kamuoyuna daha fazla ulaşmasını sağlamak, sansasyonel haberler yerine doğruların ön planda olmasına katkıda bulunmak zorundayız. Bu kapsamda Prof. Mehmeh Pala Hocamızın liderliğindeki Bilim Kurulunun katkıları çok kıymetli olacak. Sosyal medyanın hızlı ve yaygın etkisini, yanlış bilgiler yerine bilimin rehberliğinde kullanmak önceliklerimizden olmalı.
Yanlış bilginin yayılmasını önlemenin bir diğer kritik yolu, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını artırmak. İlk öğretim öğrencilerinden sağlık profesyonellerine, medya mensuplarından sektör temsilcilerine kadar geniş bir kitleyi bilimsel doğrularla donatmak, bu mücadelenin sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır. Eğitim programları, atölyeler ve seminerlerle gıda konusunda farkındalık yaratmak, toplumun bilinçli tercihler yapmasına yardımcı olacak en güçlü araçlardan biridir.
Ayrıca, halihazırda dolaşımda olan hatalı bilgilerin düzeltilmesi de büyük önem taşıyor. Bilim insanları ve uzmanların doğru bilgiyi yayma konusundaki rolü giderek kritikleşiyor. Kamuoyunun bilimsel verilere dayalı, güvenilir bilgiye erişimini artırmak için medya ve iletişim stratejileri geliştirmeliyiz.
Son olarak, politikalar ve regülasyonlarla bu mücadeleyi desteklemek gerekiyor. Bilgi kirliliğinin önüne geçebilmek için gıda etiketleme, reklam ve pazarlama süreçlerinde şeffaflık sağlayan düzenlemelerin yanı sıra tüketicinin yanıltıcı bilgilere maruz kalmasını önleyen politikalar, sadece bireysel sağlık için değil, sektörün etik ve sürdürülebilir gelişimi açısından da kritik bir adım.
Biz BİTKİDEN Derneği olarak, alanımızla ilgili medyada çıkan yanlış bilgiler konusunda medya mensuplarına ve uzmanlara yıllardır bilgilendirici mektuplar iletmekte, güncel ve güvenilir kaynaklarla bilgilendirme çalışmaları yapmaktayız. Ayrıca, hekimler, diyetisyenler ve gıda mühendisleri gibi gıda ve beslenme ile ilişkili uzmanları bilinçlendirmek amacıyla konferans, seminer ve eğitimlere aktif olarak katılım göstererek, bilgi kirliliğiyle mücadelede bilimsel temelli yaklaşımı desteklemekteyiz. Bu çabalarımızda kazandığımız tecrübeleri ve kurduğumuz ilişkileri, TGDF çatısı altında yeni değerle ulaştırmaktan mutluluk duyacağız.
Platon’un mağara alegorisinde dediği gibi, insanlar gerçeğe ulaşana kadar gölgelerle yetinir. Oysa bizim gölgelerden sıyrılıp, bilimsel bilginin ışığında emin adımlarla, bıkmadan usanmadan ilerlememiz gerekiyor. Yolun başında olabiliriz, ama yolun sonunda ışık olduğuna inanıyorum. O ışığı büyütmek için hep birlikte, bilimle, ortak bilinçle hareket etmeliyiz. Bugün attığımız adımlar, yarının bilgi temelli gıda politikalarını ve gıdanın geleceğini belirleyecek. Destekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.