Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz başkanlığındaki heyet, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’yü ziyaret ederek, yeni görevinde başarılar diledi. Bakan Özlü, gıda sanayinin gündemindeki konuların dile getirildiği görüşmede, sektör temsilcilerine “Burası sizin bakanlığınız” dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, TGDF ve Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği (ŞEMAD) Başkanı Şemsi Kopuz, Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, NÜD Yönetim Kurulu Üyesi Murat Tarakçıoğlu, Ambalajlı Su Üreticileri Derneği (SUDER) Başkan Yardımcısı Gökay Gecebeği ve TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik’ten oluşan heyeti makamında kabul etti. Ziyarette, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ramazan Yıldırım da hazır bulundu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’ye bakanlık görevinde başarılar dileyen gıda ve içecek sanayi temsilcileri, Bakanlığın görev alanına giren konularda gıda sanayinin yaşadığı sorunları dile getirdiler.
Gıda sektörünün hedefi büyük
Görüşmede ilk sözü alan TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, sanayi ve üretim olmadan kalkınmanın mümkün olmayacağını söyledi. TGDF’nin 26 üye derneği ile gıda ve içecek sektörünün en yetkin temsilcisi olduğunu belirten Kopuz, Türk gıda ve içecek sanayinin ihracatının geçen yıl, Türkiye’nin ihracat pazarlarında yaşanan sıkıntılar sebebiyle 1 milyar dolar düşüşle 11 milyar dolara gerilediğini, ithalatının ise 5,5 milyar dolar seviyesinde olduğunu bildirdi.
Dış ticarette fazla veren gıda ve içecek sektörünün Türkiye’nin ikinci büyük reel sektörü olduğunu vurgulayan Kopuz, Türkiye’nin komşu coğrafyasında gıda ve içecekte 1,5 trilyon dolarlık bir pazarın söz konusu olduğunu, sektörün önündeki engellerin kaldırılması durumunda 5-6 sene sonra Türkiye’nin en büyük sektörü olacağının altını çizdi.
Aynı zamanda Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği Başkanı da olan Kopuz, Türkiye şeker sektöründe yaşanan gelişmelere de değindi. Şekerli mamul üreticileri için çok önemli bir hammadde olan şeker üretiminin Şeker Kanunu ile kotaya bağlandığını, bu kapsamda nişasta bazlı şeker üretimi için de kota uygulandığını ifade eden Kopuz, şöyle devam etti:
“Ancak pancar verimindeki düşüşe bağlı olarak şeker üretiminde açık yaşanıyor. Şekerli mamul sektörümüz özellikle Bayram öncesinde hammadde bulamadığı için ciddi sıkıntı yaşadı. Bugün Türk Şeker’e bağlı şeker fabrikalarının stoklarında 180 bin ton şeker var. Bu, sektörün ancak 1,5 aylık ihtiyacını karşılamaya yeter bir miktar.
Bakanlar Kurulu, Şeker Kanunu ile tanınan yetkiyle nişasta bazlı şeker kotasında bu yıl yüzde 25 oranında artış yapılmasını kararlaştırdı. Beklenti, yüzde 40-45 oranında artış yapılması şeklindeydi.
Nişasta bazlı şeker üreticileri hammadde olarak Türk çiftçisinin ürettiği mısırı kullanıyor. Ancak NBŞ kotasında da beklediği ölçüde artış olmadığı için orada da sıkıntı var.
Türkiye kapasitesini kullanmıyor, ithalat yapıyor
Dünyada Japonya’dan sonra şekeri en pahalı mal eden ikinci ülke Türkiye. Avrupa Birliği (AB) 2017 yılında şeker üretiminde kotaları kaldıracak ve artan üretimiyle uluslararası piyasalarda daha rekabetçi bir hale gelecek.
Bir tarafta ithalat yapılırken, diğer tarafta Nişasta Bazlı Şeker kotası artışının sadece yüzde 25’te kalması büyük bir çelişki.
Bunun için ilk etapta mısır şekeri üretiminde 2,5 milyon tonluk şeker üretiminin yüzde 10’u olarak belirlenen kotanın yüzde 15’e sabitlenmesi, ikinci adım olarak da şeker üretiminde kotalar kaldırılarak sanayinin yasaklarla uğraşmaktan kurtarılmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Bundan önce yarıda kalmış şeker fabrikaları özelleştirmelerinin de yapılması da, kamunun üzerindeki yükün kaldırılması bakımından yararlı olacaktır.”
Şeker fabrikaları özelleştirmesi çiftçiyi mağdur etmez
Bakan Özlü’nün “Özelleştirmeler ile çiftçi mağdur olur mu?” sorusu üzerine ise NÜD Başkanı Rint Akyüz, “Pancar bir münavebe ürünü. Topraktaki azotu azalttığı için dört yılda bir pancar ekimi yapılabiliyor. Üstelik ülkemizde pancar ekimi yapılan alanların yüzde 95’i, nişasta bazlı şeker üretiminde kullanılan mısırın yetiştirilmesine de uygun. Dolayısıyla çiftçinin bir mağduriyeti söz konusu olmaz” dedi.
Nişasta Bazlı Şeker üretiminde kota nedeniyle sadece kurulu kapasitenin yarısı kullanılırken, pancar veriminde düşüklük dolayısıyla geçen yıl 180 bin ton şeker ithalatı yapıldığını, bu yıl da 300 bin ton civarında bir ithalat yapılacağını bildiren Akyüz, “Kotalar yüzde 50 artmış olsaydı bu ithalatın hiç olmazsa 100 bin tonluk kısmı dahili üretimle karşılanabilecekti” diye konuştu.
Nişasta bazlı şeker için bu yıl 230 bin ton kota verildiğini, oysa 800 bin tonluk bir talebin söz konusu olduğunu belirten Akyüz, “Dolayısıyla ciddi bir kayıt dışı ve devletin gelir kaybı da ortaya çıkıyor” dedi.
Biyoteknoloji Strateji Belgesi ve Biyogüvenlik Kanunu
Görüşmede konuşan TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik de, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanarak yürürlüğe giren Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018) ile Biyogüvenlik Kanunu arasındaki çelişkiye vurgu yaptı. Menlik, Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde çok önemli hedefler içeren strateji belgesi ve eylem planının dayandırıldığı Biyogüvenlik Kanunu’nun AB normları ile uyumlu olmadığını; bu nedenle kanunda gerekli değişiklikler yapılmadan sağlık, tarım ve gıda alanında biyoteknolojide öngörülen hedeflere ulaşılmasının mümkün olmadığını kaydetti.
Görüşmede ambalajlı su sektörüne ilişkin bilgiler veren SUDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökay Gecebeği de, sektörde özel idareye ödenen harçların yüksekliği konusunu Bakan Özlü’nün dikkatine sundu.
“Burası sizin bakanlığınız”
Sektörün sorunlarını dinleyen ve “Burası sizin bakanlığınız” diyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de, şeker fabrikaları özelleştirmesi konusunda “Kapatılır mı, özelleştirilir mi, ama artık bugünkü haliyle sürdürmek mümkün değil” görüşünü dile getirdi.