Hayvansal gıda sektörünün güncel konuları, İstanbul Sanayi Odası’nda (İSO) ele alındı. TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik de et sektörü konulu bir sunum yaptı, “Tarıma dayalı gıda sanayii olmadan kalkınma hedeflerine ulaşılamaz” dedi.
Dünyada gıda ticaretinin 1.9 trilyon dolara yaklaştığını belirten İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ise “Türkiye, gıdaya olan talep artışı bağlamında, sahip olduğu doğal imkan ve zenginlikleriyle dünyadaki en şanslı ülkelerden biri.” değerlendirmesini yaptı.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 5. Grup Hayvansal Gıda Ürünleri Sanayi Genişletilmiş Sektör Toplantısı, meslek komitesi üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan açılış konuşması yaparken, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik de, “Et Sektörüne Sanayi Odaklı Bakış ve Çıkış” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
“Gıda ticareti 1.9 trilyon dolar civarına yaklaştı”
Açılış konuşmasında gıdanın temel ihtiyaç olduğunu belirten İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Sektörümüz toplum sağlığı ve gelişimi açısından çok stratejik ve büyük öneme sahiptir. Öyle ki son yıllarda ekonomik değer olarak beklentilerin çok ötesinde bir büyüme yaşanmasının nedeni de budur.
Bunu rakamlarla somutlaştıracak olursam; 2010 yılında, önemli bir kısmı hayvansal gıdalardan oluşan dünyadaki gıda ticareti 1.2 trilyon dolar civarındaydı. 2018 yılına baktığımızda ise geçen sekiz yılda bu rakamın 1.9 trilyon dolara yaklaştığını görüyoruz. Bunu hafife almamak gerekir. Çünkü bu rakam dünyadaki 18.5 trilyon dolarlık mal ticaretinde çok önemli bir yer tutmaktadır” dedi.
“Türkiye, dünyanın en büyük tarım, gıda ve hayvancılık ülkeleri arasında”
Gıda sektörünün Türkiye ekonomisi içindeki önemine dikkat çeken Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sektörümüzün ekonomimiz içindeki yerine genel olarak baktığımızda; Son TÜİK verilerine göre Türkiye’de oluşturulan katma değerin de yüzde 10,6’sında gıda sanayicilerimizin imzası var. Yine gıdanın Türkiye’deki toplam imalat sanayi işletmeleri içindeki payı yüzde 12,2’dir. İstihdamda da gıda sanayimiz yüzde 12,5 ile önemli bir yer işgal ediyor.
Bu üretimin içinde yüzde 14 ile et-balık ve süt sanayimiz önemli bir yere sahip bulunuyor. Toplam gıda sanayii içindeki istihdamın yüzde 20,8’ini bu grup oluşturmaktadır. Toplam gıda sanayi içinde oluşturulan değerin yüzde 27’sini de yine et-balık ve süt sanayicilerimiz olarak bizler oluşturuyoruz.
Bu veriler de gösteriyor ki; Türkiye, doğal imkanları ve üretim kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük tarım, gıda ve hayvancılık ülkelerinden biridir. Türkiye, gıdaya olan talep artışı bağlamında, sahip olduğu doğal imkan ve zenginlikleriyle dünyadaki en şanslı ülkelerden biri. Tabii ki bu şans, iyi kullanılırsa bir anlam kazanabilir.
Diğer yandan genç ve dinamik nüfusa bağlı olarak geniş bir iç pazara sahibiz. Son derece elverişli ve çeşitli iklim koşullarımız var. Bu iki faktör bile tarım, gıda ve hayvancılık sanayiini Türkiye’nin gelişiminin en stratejik sektörleri arasına koymamız için yeter.
Daha iyiyi, daha sağlıklıyı, daha kaliteliyi hak eden ve hak ettiğini talep eden bir tüketici profilini oluşturmak, hem gıda güvenliği ve hem de kayıt dışı üretim, haksız rekabetle mücadele yolunda bizlere yardımcı olacaktır.”
“Kırsal kalkınma için tarım işletmelerinde bütünlük sağlanmalı”
Toplantıda “Et Sektörüne Sanayi Odaklı Bakış ve Çıkış” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik de, “Tarıma dayalı gıda sanayii olmadan kalkınma hedeflerine ulaşılamaz. Et ve süt ürünleri üretimi, tarıma dayalı sanayi kolları arasında işletme başına en fazla istihdam sağlayan iş koludur” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında 10. Beş yıllık kalkınma planına değinen Menlik, “2014-2018 arasını kapsayan 10’uncu kalkınma planında temel noktalar olarak üretimde verimliliğin artırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi ve tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi belirlenmiştir.
Keza 2013-2017 Stratejik Planı’nda da tarım sektörüne ilişkin hedefler arasında göze çarpan uzun vadeli bir hedef, kırsal kalkınmanın sağlanması olmuştur. Kırsal kalkınmanın sağlanması konusunda en önemli atılımlardan biri tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanması, arazi parçalanmasının önüne geçilmesi için hukuki ve kurumsal düzenlemelerin yapılması olmuştur. Aynı süreçte ortaya koyulan Kırmızı Et Stratejisi, besicilikte girdi temini, maliyetler, arz talep projeksiyonları, destekler ve finansman konularına eğilmiştir” şeklinde konuştu.
“Buzağı ölümleri hayvancılığımızı olumsuz etkiliyor”
Türkiye’deki hayvancılığın sorunlarına da vurgu yapan TGDF Genel Sekreteri Menlik, şunları söyledi:
“Besiciliğin en önemli girdileri, besi hayvanı ve yemdir. Besi hayvanının girdi masraflarındaki payı yüzde 50-60, yemin payı yüzde 25-40 arasındadır. Dünyada hayvancılık konusunda başarılı ülkelerin bu iki konuda büyük avantaj sahibi oldukları görülmektedir.
Ülkemiz hayvancılık sektörünün bir diğer sorunu, mevcut kapasitenin yüzde 70-80’i arasındaki bir bölümün 1 ve 10 baş hayvan sahibi işletmelerce kapsanmakta olmasıdır. Bunun yanında kayıt dışı ve kaçak hayvanlar, ciddi boyuttaki buzağı ölümleri hayvancılığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir.
Üretim etkin bir veri bilgi yönetimi ile, üretimde ve tüketimde mevsimsellik etkisinin gerçeğe yakın şekilde öngörüldüğü bir sistemle takip edilerek öngörülerde bulunulmalıdır. Bu da sanayicinin sistemde güçlü bir aktör haline getirilmesi, hayvancılıkla ilgili uzun vadeli arz ve talep yönetim programlarının oluşturularak uygulamaya geçirilmesi ile mümkündür.
“Hayvancılıkta gelişme için ahır yapmak yeterli değil”
Ülkemizde hayvancılığı ayağa kaldırmaya yönelik hayvancılık destekleri son 15 yılda önemli miktarda artmıştır. Ancak bu desteklerin hayvancılık konusunda deneyimi olmayan kişilerce kullanımı ve işletmelerin kapanması sonucu beklenen etkiye ulaşılamamıştır. Bu durum hayvancılığı ilerletmek için ahır yapmanın yetmediğini gözler önüne sermektedir. Bir meslek oluşturmanın özünde belli bir uzmanlık alanını tekel altında tutmak yatar. Bu bağlamda çiftlikten çatala hayvancılık değer zincirindeki tüm örgütsel yapıların iş ve gelir modellerinin gözden geçirilmesi, güncel ihtiyaçlara göre yeniden yapılanmalarının sağlanması gereklidir.”
“Genç nüfusta hayvansal protein alımı yetersiz”
Son olarak beslenmede hayvansal protein açığına da dikkat çeken İlknur Menlik, “Bireylerin bilim, okuma ve matematik konularındaki başarılarını ölçen PISA testi sonuçları, ülkemizin düşük bir sıralamada yer aldığını göstermektedir. Türkiye’nin geleceği için bu konularda daha başarılı bir nesil ortaya koyabilmemiz gereklidir.
Yapılan araştırmalara göre kişi başına hayvansal protein tüketimindeki her 1 gram artış, PISA skorlarında 1,43-2,26 arasında bir artışı sağlamaktadır. Türkiye’de 15-18 yaş arası genç nüfusta günlük ortalama hayvansal protein alımı kadınlarda 20, erkeklerde 30 gram civarındadır. Türkiye genelinde ise bu miktar 35 gram kadardır.
Ancak otoritelerin önerisi, günde 45-50 gram düzeyinde hayvansal protein tüketilmesidir. Bu durum, halkımızın uygun fiyata et ve et ürünlerine erişim sağlaması gereğini açıkça göstermektedir” ifadelerini kullandı.