TGDF Akademi’nin düzenlediği COVID-19 Konferansları serisinde son dönemdeki gelişmeler rekabet ve ticaret hukuku açısından değerlendirildi. Moderatörlüğünü TGDF Başkan Vekili Rint Akyüz’ün yaptığı toplantıda konunun uzmanları fahiş fiyat, çek tahsilatları, genel kurul toplantıları ve kar dağıtımı gibi konulara açıklık getirdi.
Ayata: “Aşırı fiyat konusu sık görülen bir durum değil”
Konferansın ilk konuşmacısı Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Zeynep Ayata oldu. Ayata son günlerde ortaya çıkan aşırı fiyat tartışmaları ile ilgili süreçler hakkında bilgi verdi. Türkiye’de sık görülmeyen aşırı fiyat konusunun ilk olarak 2014’te gündeme geldiğini belirten Ayata, bu konuda yetkili kurumun Rekabet Kurulu olduğunu belirtti.
Rekabet Kurulu’nun normal şartlarda işleyiş sürecini detaylandıran Ayata, Kurul’un rekabet ihlali olmasa bile Kanunun savunuculuğu rolünü üstlenebileceğini, ancak BDDK, EPDK gibi fiyat belirleme veya tavsiye rolü olmadığını söyledi. Ayata konuşmasında şunlara değindi:
“Aşırı fiyat, rekabetçi fiyatın çok üstünde bir fiyatı tanımlamak için kullanılır. Net bir tanım değildir. Çoğunlukla giriş maliyetleri ya da lisanslama gibi nedenlerle giriş engelinin yüksek olduğu piyasalarda görülür. Gıda için ise genellikle böyle bir durum yoktur.”
“İhlal için hakim konumdaki teşebbüsün tekel konumunda olması gerekir”
“İhlal için hakim konumdaki teşebbüsün tekel/yarı tekel konumunda olması ve bu konumunu uzun süredir devam ettirmiş olması gereklidir. Bunlar çoğunlukla regüle sektörlerdir. İlaç, bankacılık, enerji bunlara örneklerdir. Bu sektörlerde öncelikle düzenleme kurumları müdahalede bulunur, sonuç elde edilemezse rekabet hukuku açısından değerlendirilir.
Son dönemde Avrupa’da görülen bir duruma örnek, İngiltere’de ilaç fiyatlarındaki artıştır. Bir günde %120-160 düzeyinde artışlar görülmüştür. Ana nokta kısa sürede yüksek artıştır.”
Konferansın diğer konuşmacısı, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. S. Anlam Altay COVID-19 sonrasında tüm dünyada adaletin ertelenebileceğinin görüldüğünü söyledi. Atipik bir dönemde olduğumuzu belirten Altay, çıkarılan yasalar, ikincil düzenlemeler ve idari kararların isabetsiz olduğunu ifade etti.
Altay: “Çeklerin ibraz süreleri çek hamilinin mağduriyetini önlemek için ötelenmiştir”
Çek hukuku ile ilgili olarak konuşan Altay, 7226 sayılı kanunla çeklerin ibraz süreleri hakkında sevk edilen hükmün çekin hamiline tanınmış bir avantaj olarak değerlendirilmesi gerektiğini, çekin istenirse erteleme süresinden önce de ibraz edilebileceğini belirtti. Hükmün borçluyu da koruduğu düşüncesine katılmadığını belirten Altay, keşideciyi koruyan başka maddeler olduğunu, Kanuna göre bankaların karşılıksız çek bildirimi yapmak için 31 Aralık tarihine kadar beklemek zorunda olduklarını, cezai sonuçların da ertelendiğini vurguladı.
“Bu ortamda şirket genel kurullarının yapılması riskler barındırıyor”
Şirket genel kurulları konusunda da soruları yanıtlayan Altay, Kanunla şirketler özelinde bir yasak gelmediğini, Ticaret Bakanlığı genelgesinde ise genel kurul zorunluluğunun salgın sonrasına ertelenmesi ile karışıklık ortaya çıktığını söyledi. Halihazırda şirketler, sözleşmede yer almamasına rağmen genel kurullarını elektronik ortamdan yapabiliyor. Ancak bu durum ileride alınan kararların geçersizliğinin ileri sürülme riskini barındırıyor.
“Kar payı bekleyen paydaşlar mağdur olabilir”
Altay konuşmasında kar dağıtım konusuna da değindi. Salgın döneminde şirketlerin öz varlıklarının korunması amacıyla kar dağıtımlarının yasaklandığını söyleyen Altay, kar dağıtımı yapabilecek şirketlerin paydaşı olan küçük yatırımcıların ise bu durumdan mağdur olduklarını belirtti. Şirketlerin kar payı dağıtımı Kanunla 30 Eylül’e kadar 2019 karının %25’i ile sınırlandı, önceki yıllara ait kar payının dağıtımına ise karar verilemeyeceği açıklandı. Altay bu sürenin uzaması ihtimalinin de olduğunu, bu durumdan şirket karından haklı şekilde pay almak isteyenlerin ekonomik istikrarının sürdürülemeyebileceğinin altını çizdi.