TGDF Akademi tarafından düzenlenen COVID-19 Konferansları çerçevesinde, AB’ye Gıda İhracatında Riskler ve Fırsatlar değerlendirildi. Avrupa’daki Etnik Pazar’ın derinlemesine incelendiği konferansta, gıda sektörünün ihracatta atması gereken adımlar ve değerlendirmesi gereken fırsatlar vurgulandı.
Moderatörlüğünü TİM İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği Başkanı Melisa Mutlu’nun yaptığı konferansa konuşmacı olarak Avrupa Türk Gıdacılar & Perakendeciler Platformu’ndan Volkan Aydın, DİMES A.Ş.’den Ozan Diren, Yonca Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Seyyar ve Doluca Bağcılık Yönetim Kurulu Üyesi Sibel Kutman Oral katıldı.
Volkan Aydın: “Etnik Gıda Pazarı 50 yıldır var”
Etnik Pazar’ı genel hatlarıyla tanımlayarak konuşmasına başlayan Volkan Aydın, şu bilgileri verdi:
"Etnik Pazar 50 yıldır var olan, yurt dışına göçen Türklerin taleplerini karşılama motivasyonuyla ortaya çıkmış bir sektördür. Avrupa’da 5500 – 6000 arası Türk marketi var, bunlara hizmet sağlayan 500 – 600 arası toptancı, bayi var. Avrupa’da doğmuş markalar ve onların da dağıtım ağı ile büyük bir sektör var.
Etnik Pazar’da bulunan toptancılar sadece Türk markaları değil Yunan, Hindistan, Pakistan ve bulunduğu ülkenin ürünleriyle birlikte 15 – 20 farklı ülkenin satışını yapıyor. Marketlerde ise Türk markaları haricinde Avrupa markaları, Balkan, Arap ve daha birçok ülkenin ürünleri satılıyor.
“Etnik Pazar ihracat için büyük bir şans”
Türkiye’deki üreticiler için Avrupa’daki Etnik Pazar’ın büyük bir şans olduğunu söyleyen Aydın, bu pazara erişmek için yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
“Çalışma yapılırsa ciddi şekilde ihracat artabilir. Önemi olan Avrupa gözüyle bakılmak. Türkiye gözüyle bakılırsa Avrupa’daki dinamikler görünemeyebilir. Avrupa’daki iç pazarı bilen elemanlarla birlikte çalışıldığında satış güçlenecektir.
Avrupa’da mutlaka eleman ve büro bulundurmalı. Türk üreticilerin eksik tarafı bu. Çok daha başarılı olmalarını sağlayacaktır. Seçtikleri partnerlerle daha iyi koşullar yaratmalılar.”
Ozan Diren: “Etnik Pazar’ın tüketici kitlesi değişiyor”
Etnik Pazar’ın nasıl bir değişim yaşadığını aktaran Ozan Diren, “Geçmişte daha bir arada yaşayan, sadece çalışıp para biriktirme odaklı bir Türk nüfusu varken, bugün 3. neslin lokal entegrasyonunun daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Buradaki yapı da çok değişti. Etkileme gücü yüksek, oranın kültürüyle Türk kültürünü adapte edebilmiş insanları da görüyoruz.
Orada birçok tipte distribütör ve bayi var. Buralarda çok sistemli çalışanlar olduğu gibi, sistemsiz çalışanlar da var. Burada gerçekten bir görüşme ve diyalog kurma ortamına ihtiyaç var. Türkiye’deki ve Avrupa’daki uzmanlığı karşılıklı olarak birbirimize aktararak kuvvetlenmemiz gereken bir dönem olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Pazara girişte yaşanan sıkıntılar nasıl aşılır?
Etnik Pazar’a girişte aşılması gereken engellerden de söz eden Diren, şunları söyledi:
“Herkes her ürünü en kaliteli şekilde ve en ucuza istiyor. Üçünün bir arada olması imkansız. Bir pazara ilk girişte maliyete fazla odaklanılması dezavantaj olabiliyor. Öte yandan bir pazarda başarılı olmuş ayrı ürünlere fazlaca odaklanmak da bir sorun olabiliyor. Pazarlama ve markalaşmaya ağırlık vermek burada önemli bir avantaj sağlayacaktır.”
Rıza Seyyar: “Türk salçası dünyanın en iyi salçalarından”
Türk salçası ithalatı hakkında bilgi veren Seyyar, şu bilgileri paylaştı:
“Türk salçasının Avrupa’da çok derinliği yok. AB’nin uyguladığı vergiler burada engel teşkil ediyor. Bir diğer engel de rakip ürün olarak Çin’den gelen ürünlerin diğer ülkelerin adıyla tekrar ambalajlanarak satılması.
Yerel marketlerde salçamız var, ancak büyük oranda ihracatçıların fiyat taviziyle mümkün oluyor. AB’nin uyguladığı salça kotası ve vergi krizi aşılırsa Türk salçası Avrupa’da büyük bir potansiyele sahip. Yalnızca salça da değil, salçadan elde edilen pizza sosları ve diğer soslar düşünüldüğünde büyük bir pazar. AB pazarı tam 10 milyara yakın kavanoz ürünün satıldığı bir pazar.
Türk salçası renk ve kıvam anlamında dünyanın en iyi salçalarından birisidir, fiyatı da 1000 dolar seviyelerindedir. Karşısında 650 - 700 dolarlık Çin salçasıyla soslar yapılıp AB pazarına sürülüyor, alıcılar da aradaki ciddi fiyat farkını ödemekten uzak duruyor.”
“Türkiye üretimi planlamalı”
Türkiye’nin tarım açısından çok avantajlı bir ülke olduğunu ancak üretimi planlayamadığını söyleyen Seyyar, “Üretimi planlayamıyoruz. Salçadan itibaren söyleyecek olursak, İtalya’nın 8 sente aldığı salçayı, biz 9-10 sente, bazı yıllarda 12-13 sente mal ediyoruz. Dolayısıyla rekabet ettiğiniz ana üreticiyle aranızda böyle bir maliyet farkı varsa, buradan elde edilecek ürünlerin dünya pazarında yer bulması kolay değil.
AB’nin Türkiye’den ürün alırken uyguladığı standartlar çok daha yüksek. Bu da ticarette büyük bir dezavantaj sağlıyor. Türkiye’nin toplam üretimi nasıl arttıracağı ve planlayacağını belirlemesi lazım. Bir ürünü satabilmenin yegane yolu rafta bulunabilmekten geçer” dedi.
Sibel Kutman Oral: “Şarapta muazzam bir potansiyel var”
Türkiye’nin şarap ihracatı hakkında bilgi veren Sibel Kutman Oral şunları söyledi:
“Türkiye’nin yıllık şarap üretimi 70-75 milyon litre. Bunun sadece 3 milyon litresi, yani %4’ü ihraç ediliyor. Çok da büyük bir ihracatımız yok. Ancak dışarıda muazzam bir potansiyel var. Her geçen gün rekabet artıyor.
Biz Türkiye olarak burada çok küçük bir oyuncuyuz. İhracatın büyük bir kısmı AB’ye gerçekleşiyor, burada etnik pazarın varlığı önemli. Ülke olarak da genel olarak büyük şarap üreticisi olmayan, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde varız. Ancak Türkiye Etnik Pazar’ın ötesini hedeflemeli.”
“Yerel vatandaşları hedeflemeliyiz”
İhracatı arttırmak için atılması gereken adımları sıralayan Sibel Kutman Oral, “Bunu yapabilmenin yolu, şarap üreticilerinin işbirliği yaparak birlikte çalışması. Ülkenin şaraplarını anlatmak, ve tanıtmak gerekiyor.
Bu misyonla ihracat yapabilecek kapasitedeki üreticilerden tanıtım çalışmalarına kaynak ayırabilecek firmalar 10-15 yıldır Wines of Turkey çatısı altında bir arada. Fakat burada bu büyük girişimi yapmak için istikrarlı bir şekilde seçtiğimiz pazarlarda devamlı aktif olmamız gerekiyor. Avrupa’da bu çalışmaların üretici ve devlet işbirliğiyle yapıldığını görüyoruz” dedi.