Dünya Şeker Sektörü buluşmasına TGDF desteği!

Dünya Şeker Sektörü buluşmasına TGDF desteği!

Dünya Şeker Sektörü buluşmasına TGDF desteği!

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) üyesi Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) ve Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği’nin de (ŞEMAD) destek verdiği Uluslararası Şeker Örgütü 49. Konsey Toplantısı, 24-27 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Dünya şeker sektörünü buluşturan toplantıya, TGDF ve ŞEMAD Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Kopuz ile TGDF Başkan Vekili ve NÜD Yönetim Kurulu Başkanı Rint Akyüz de katıldı.

iso-seker-kurumu-baskani-husnu-tekin-gidahatti

“Şeker: Gerçekler ve Efsaneler” temasıyla düzenlenen ISO 49. Konsey Toplantısı’nın açılışında konuşan Şeker Kurumu Başkanı ve ISO Dönem Başkanı Dr. Hüsnü Tekin, dünya şeker üretiminin yüzde 85’ini, dünya şeker ihracatının yüzde 94’ünü, dünya şeker tüketiminin ise yüzde 69’unu temsil eden ISO’nun fonksiyonunun, şeker piyasasında değişimler yaşandığı günümüzde daha fazla önem kazandığını söyledi. Tekin, “Dünya şeker piyasası her dönemde döviz ve emtia fiyatlarındaki hareketlerle yakından bağlantılı bir seyir izlemekte olup, şeker fiyatlarında sürekli olarak dalgalanmalar görülmektedir. Son 15 yıllık dönemde 280 dolar ile 770 dolar arasında değişim göstermiş olan dünya borsa şeker fiyatları, bugünlerde 480 dolar civarında seyretmektedir” bilgisini verdi.

Şeker fiyatlarında dalgalı seyir

Uluslararası şeker fiyatlarında yaşanan dalgalanmaların en önemli sebeplerinin iklim ve petrol fiyatlarında meydana gelen değişiklikler olduğunu belirten Tekin, şöyle devam etti: “İklimsel değişikliklere bağlı şeker sektöründe meydana gelen olumsuz sonuçlar şeker arzında darboğaz oluşturmakta, bu da şeker fiyatlarının yükselmesine neden olmaktadır. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz ‘küresel ısınma’ kavramı, etkisini iklim koşullarında göstermektedir ve bu etki tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. İklim koşullarında yaşanan değişiklik, diğer tarım ürünlerini olumsuz etkilediği gibi dünya genelinde de şeker üretimini olumsuz etkilemiştir. Nitekim, içinde bulunduğumuz pazarlama yılı, iklimsel etkiler nedeniyle şeker üretimi açısından ilginç gelişmelere sahne olmaktadır. Hindistan’da şeker üretiminde meydana gelen düşüş, Asya pazarında Brezilya ve Tayland’ın payını yükseltmektedir.

Şeker fiyatları yükselişte

2015-2016 pazarlama yıllarında iklim koşullarındaki olumsuzluklar ve şeker pancarında meydana gelen hastalıklardan ötürü üretimde yaşanan darboğaz nedeniyle global ölçekte şeker taleplerine karşılık verilememesi durumu ile karşılaşmış durumdayız. İçinde bulunduğumuz pazarlama yılında ise dünya genelinde şeker üretiminin azalması ve üretim-tüketim dengesinin beş yıl aradan sonra ilk defa açık vereceği beklentisi ile fiyatları yükseltmeye başladığı görülmektedir.

İklimsel etkilerinin yanı sıra şekerin yakıt biyoetanolün hammaddesi olması, şeker fiyatlarının petrol fiyatlarıyla doğru orantılı değişim göstermesine neden olmaktadır. Petrol fiyatlarındaki düşüş biyoetanol tüketimini azaltmış, buna bağlı olarak şeker kamışının etanol yerine şeker üretiminde kullanılması şeker arzını arttırmıştır. Şeker piyasasında oluşan arz artışı şeker fiyatlarının düşüşüne yol açmıştır. Enerji ihtiyacının günden güne arttığı bu süreçte petrol fiyatlarında yaşanabilecek olası bir fiyat artışının ise biyoetanol üretim miktarını olumlu etkileyeceği ve şeker arzında daralmaya neden olacağı öngörülmektedir.”

AB şeker kotalarında sona geliniyor

AB’nin şeker piyasasında uygulamakta olduğu kota sistemini 2017 yılından sonra kaldırma kararı aldığına vurgu yapan Tekin, “Kotaların kaldırılmasının ardından şeker üretiminin artacak olması beklentisiyle halihazırda net ithalatçı olan AB’de ithalatın azalıp, ihracatın artacağı öngörülmektedir. Bunun sonucunda dünya piyasasında şeker talebi azalacak, şeker arzı artacaktır.” dedi.

Şeker tüketimi düşüyor, obezite artıyor

Şekerin insanlar için erişilebilirliği ve uygun fiyatla arz edilmesi açısından vazgeçilmez bir enerji kaynağı bildiren Şeker Kurumu Başkanı Hüsnü Tekin, şunları söyledi:

“Dünyada yaşamını sürdüren 7 milyardan fazla insanın, içinde bulunduğumuz yüzyılda yeterli gıdaya erişimi ciddi bir sorun haline gelmiştir. 1,5 milyar insan aşırı ve yanlış beslenmeyle hareketsiz yaşam tarzının sonucu olarak obez yaşarken, 1 milyar insan açlıkla mücadele etmektedir. Özellikle düşük gelirli ülkelerde bu insanların vücutlarının ihtiyaç duyduğu enerjinin en ucuz ve en bol şekilde sağlanmasında henüz yerine ikame edilecek bir ürün olmayan şekerin ‘zehir’ olarak lanse edilmesi ne kadar gerçekçidir, kendimize sormamız gerekiyor.

İhtiyacın üzerinde tüketilen her temel besin maddesi nasıl sağlık sorunlarına yol açıyorsa, gereğinden fazla tüketilen şekerin de sağlıkla ilgili endişelere yol açması kadar doğal bir şey yoktur. 1970’li yıllarla günümüz karşılaştırıldığında kişi başına düşen şeker tüketim miktarı yüzde 33 oranında düşerken, çocuklardaki obezite oranında yüzde 200, yetişkinlerde ise yüzde 100 artış görülmektedir. Bu artış, yetersiz fiziksel aktivite, düşük düzeyde sebze ve meyve tüketimi, düzensiz yemek saatleri, bol yağlı özellikle kızartma ağırlıklı beslenme, sigara ve alkol alışkanlığı, her alanda teknolojik araçların kullanımının yaygınlığı ve buna bağlı olarak hareketten uzak gerçekleştirilen bir yaşam tarzından kaynaklanmaktadır.”

iso-icra-direktoru-jose-orive-gidahatti

Şeker haksız yere suçlanıyor!

Toplantıda şekerle ilgili gerçekler ve yanlış inançları ele alacaklarını bildiren ISO İcra Direktörü Jose Orive de, şekerle ilgili yanlış bilgilerin tekrarlandıkça “Gerçeğimsi” bir hal aldığının altını çizdi. Orive, şöyle devam etti:

“Doğru olmayan şeylerle suçlanıyoruz. Obezite eğrileri yükseliyor, fakat şeker tüketimi düşüyor. Ama yine de suç bize atılıyor. Çok ciddi bir eleştiri yağmuru var. Bunun karşısına bilimsel verilerle çıkmamız, şekerin beslenme değerini, egzersizin önemini daha fazla ortaya koymamız gerekiyor. Çocuklar artık telefonlarda, tabletlerde oynuyor. Gençler bu sorunları yaşıyorlar. Dolayısıyla bu konuları, şekerin sağlığa katkısıyla ilgili önemli hususları ortaya koymamız lazım.

UNICEF’in besleyici programında E vitamini ve şekerin güçlendirilmesine ilişkin 11 ülkede çalışma yapıldı. Yenidoğanlarda körlük ve emziren annelerde çok önemli hastalıkların önüne geçildi. Demir vitamini ile güçlendirilen şeker ürünleri üzerine çalışmalar devam ediyor. Şeker ailesi önümüzdeki dönemde önemli atılımlar yapacak.”

iso-bakan-yardimcisi-hasan-ali-celik-gidahatti

Gıda sanayinin stratejik önemi var

Açılışta konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik ise küreselleşen dünyada gıda dahil olmak üzere birçok emtianın her yere ulaştırılabilir hale geldiğine dikkat çekti. Ülkelerin şeker politikalarını ISO’dan elde ettikleri bilgiler yardımıyla şekillendirdiğini ve gelecek pozisyonlarını aldığını belirten Çelik, “Karşılıklı olarak birbirimizin sektörlerini tanıma fırsatını da elde ettiğimiz bu toplantılar, aynı zamanda doğruları bulma veya doğrular bulunamasa bile en azından doğru bilinen yanlışların düzeltilmesi için uygun bir zemin sunmaktadır” dedi.

ISO toplantısı için “Şeker: Gerçekler ve Efsaneler” temasının seçilmesinin son derece isabetli olduğunu vurgulayan Bakan Yardımcısı Çelik, şunları kaydetti:

“Yazılı ve görsel medyada sağlık ve beslenme konusundaki programlarda şeker ile ilgili korkutucu cümleler sarf ediliyor. Bütün gıdaların çoğu zararlı olabilir ama bunların ölçüsünü koymak lazım. Bu yönlendirmeleri doğru yapmak hepimizin görevidir. Şeker sanayinin bir parçası konumunda bulunan ve 7 milyar insana gıda temin etmek gibi bir misyonu üstlenen gıda sanayi stratejik olarak büyük öneme sahiptir. Şeker sektörü, tüketicilerin temel besin maddesi ihtiyacını karşılamakta ve özellikle şekerli mamul sektörü gibi gıda sanayinin birçok alanına hammadde sağlamaktadır.”

“Şeker piyasasını yeniden yapılandıracağız”

Şeker sanayinin, Türkiye’nin sanayileşme sürecine önemli katkıda bulunduğunu ve sözleşmeli tarım disiplinini kazandırdığını vurgulayan Çelik, “Bugün, 25’i özelleştirme kapsamında bulunan 33 şeker fabrikamız ve 10 nişasta bazlı şeker fabrikamız var. Şu anda, bu sanayinin ürettiği çıktının ekonomik büyüklüğü yaklaşık 7,5 milyar lira olup, 23 bin kişiye de istihdam sağlamaktadır.” diye konuştu.

Türkiye’de yaklaşık 15,7 milyon hektar alanda tarım yapıldığını, bunun 270 bin hektarlık kısmında 100 bin çiftçinin şeker pancarı tarımı gerçekleştirdiğini bildiren Çelik, yıllık ortalama olarak 16 milyon tonu aşan şeker pancarı üretilen Türkiye’nin, Fransa ile Almanya’dan sonra üçüncü en büyük pancar ekim alanına sahip olduğunu dile getirdi.

Oluşturulacak etkin pazarlama stratejileri ve küresel markalar ile firmaların dünya şeker ve şekerli mamul sektöründeki payının daha da artabileceğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

“Bakanlık olarak önem verdiğimiz inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları şeker sektörünün uluslararası piyasada rekabet edebilmesi açısından önemli. Gelecekte petrol piyasasını regüle edebilecek potansiyeli olan biyoetanol ve kojenerasyon sistemlerinin yaygınlaştırılması için şeker sektörünün daha fazla inovasyon ve Ar-Ge yapmasını sağlamalıyız. Şeker hammaddelerinden elde edilen biyoetanolun üretiminin ülkemizde de yaygınlaşması adına gerekli adımları atıyoruz. Zorunlu harmanlama oranlarının uygulanması, bunlardan en önemlisidir.

Devletin şeker üretmesi rasyonel olmaktan çıktı!

Şeker üreten şirketlerimizin yerli tohum üretmesine de dikkati çekmek istiyorum. Bu rekabetçiliğimiz için çok önemli. Yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların bazıları şekerden yaklaşık 8 bin kat daha fazla tatlılık verebiliyor. Türkiye’de yüksek yoğunluklu tatlandırıcı ithalatını ve nihai tüketiciye kadarki satış zincirini titizlikle kontrol ediyor ve şeker piyasasına olan etkilerini politika geliştirme sürecimize dahil ediyoruz. TBMM’ye sevk edilen kanun tasarısı ile bu ürünlerin gıda sanayinde kullanımı ile ilgili yeni düzenlemeler yapacağız.”

Bütün piyasalar gibi şeker piyasasının da çok hızlı değiştiğinin farkında olduklarını vurgulayan Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik, “Şeker piyasasında yaşanan gelişmelere ayak uydurmak ve sektörde ortaya çıkan aksaklıkları gidermek amacıyla şeker piyasasını yeniden yapılandıracağız. Devletin şeker üretmesi artık rasyonel olmaktan çıktı. Devletin şeker üretiminden ziyade sektörü regüle eden konumda olması gerektiği inancını da sürdürmekteyiz.” dedi. Çelik, Şeker Kurumu aracılığıyla gerekli şartları oluşturmak için çalıştıklarını kaydetti.

“Tüketiciyi yanıltan bilgiler var”

Toplantının konuşmacılarından Maastricht Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Fred Brouns, fruktoz içeren şekerlerin, saf fruktoz ile yapılan deneyler temel alınarak kötülenmesinin, bilimsellikten uzak bir yaklaşım olduğunu ve tüketiciyi yanılttığını söyledi.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Besler de sağlıklı bir insanın metabolizmasının besin ögelerindeki dönemsel artış ve azalmaları karşılayabildiğini aktardı. Vücudun en önemli enerji kaynağının karbonhidratlar, özellikle de glikoz olduğunu, sadece beyin ve sinir hücrelerinin günlük 150-170 gram glikoza ihtiyacı olduğunu vurgulayan Besler, ülke verileri değerlendirildiğinde şeker tüketimi ile obezite arasında bağlantı görülemediğini, fazla kilo ve buna yönelik sorunların birçok faktöre bağlı olduğunu, şekerin tek sorumlu gösterilemeyeceğini kaydetti.

“Şeker konusundaki yanlış algılar değişmeli”

Şeker ile sağlık ve beslenme algısına ilişkin konuların masaya yatırıldığı etkinliğe, Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD), Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği (ŞEMAD) ve Yıldız Holding’in de aralarında bulunduğu çok sayıda sektör kuruluşu da destek verdi.

iso-konsey-rint-akyuz-gidahatti-458x900Toplantının bu yılki temasına dikkat çekerek, şekerle ilgili efsanelerin uluslararası boyutunu vurgulayan TGDF Başkan Vekili ve NÜD Yönetim Kurulu Başkanı Rint Akyüz, şekerlerin sağlık üzerine etkilerini konu alan ve bilimsel temele dayanmayan bilgilerin kulaktan kulağa aktarılmasının sadece ülkemize özgü değil, dünya çapında bir durum olduğunu söyledi. Akyüz, sözlerine şöyle devam etti:

“Her konuda olduğu gibi sağlık ve beslenme konusunda da temelsiz bilginin karşısına çekilebilecek en sağlam set, bilimsel gerçeklerdir. ISO’nun 49’uncu Konsey Toplantısı, bu bilimsel gerçeklerin yinelenmesi için geniş çaplı bir platform sunarak, yanlışların düzeltilmesi için önemli bir fırsat ortaya koymuştur. Yanlış bilinen doğrular, gerçek sanılan efsaneler; her zaman insanlığı sorunların çözümünden, aydınlıktan uzaklaştırmıştır. Bu toplantı, bilinmeyenin karanlığına tutulacak bir başka ışık kaynağı olmuştur.”

Maastricht Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Brouns’un sözlerine dikkat çeken Akyüz, şeker konusundaki yanlış algıların değişmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Şeker şekerdir. Günümüzde insanlar tarafından tüketildikleri miktarlarda şekerlerin ne birbirinden, ne de rafine karbonhidratlardan farkı yoktur. Gıda kodekslerinde şeker tanımı tüm şekerleri kapsayacak şekilde yapılır. Bunun nedeni, şekerlerin içeriklerinin benzer olmasıdır. Şekerlerin gramı, diğer karbonhidratlar gibi 4 kilokalori enerji içerir. Bunun yanında yağların bir gramı 9 kilokalori enerjiye sahiptir. İnsanın harcadığından fazla enerji alması, bu fazla enerjinin depolanması ile sonuçlanır. İnsan sağlığı için önemli olan nokta budur.”

NÜD Başkanı Rint Akyüz, diğer yandan bakıldığında yağların bazı gerekli vitaminlerin kaynağı olduğunu, karbonhidratların ise lif gibi bağışıklık sistemini güçlendiren öğeler içerdiğini, bu nedenle bunların insan beslenmesinden kaldırılmasının sağlığı artırmak yerine daha da bozabileceği görüşünün altını çizdi:

“Profesör Brouns da bizim her zaman söylediklerimizi vurguluyor: Herhangi bir sağlık sorununu ortadan kaldırmak için elzem besin öğelerinden birini kesmek çözüm değildir. Çözüm; sağlık otoritelerinin tavsiye ettikleri oranlarda farklı besin öğelerini aşırıya kaçmadan tüketmek yanında, mümkün olduğu kadar aktif bir yaşam sürdürmektir.

Bazı sağlık otoritelerinin bile zayıf bilimsel kanıtlara dayanarak şiddetli ve korkutucu tavsiyeler ortaya koydukları bu dönemde, efsanelere karşı bilimsel gerçekleri savunmak biz sanayiciye kalmıştır. Alıcısı olmayan bir iş kolu kendini devam ettiremez. Bu nedenle alıcımızı korumak, toplumu doğru bilgilendirmek ve otoritelerin de toplumu doğru yönlendirmesine katkıda bulunmak durumundayız.”

Türkiye’nin yanı sıra ISO üyesi ülkelerden alanında uzman isimlerin katıldığı etkinliğin ilk gününde “Sağlık, Beslenme ve Sürdürülebilirlik” konularının ele alındığı Çalıştay gerçekleştirildi. Sonraki iki günde ISO üyelerinin katılımıyla İdari Komite, İstişare Komitesi ve Konsey toplantıları ile devam eden organizasyon, 27 Mayıs Cuma günü yapılan tarihi yarımada turu ile sona erdi.

Close