TGDF Akademi’nin COVID-19 Konferansları serisinde Asya pazarları ve özellikle Çin ile ilgili bilgilerini aktarmak üzere Barilla Asya Afrika Avustralya Bölgesi Başkan Yardımcısı Güneş Karababa bir konuşma yaptı. Karababa konuşmasında Çin’in tarihinden, sosyal yapısından ve bunların Türk gıda sanayii için doğurduğu büyük fırsatlardan bahsetti.
Karababa Asya pazarları ile ilgili konuşmasının odağına Çin’i koydu. Ülkenin son 40 yıl içerisinde yılda ortalama %10,3 büyüme gösterirken bu dönemde enflasyonun %5 civarında kaldığını vurgulayan Karababa bu sayede büyük bir refah artışı görüldüğünü belirtti.
Asya’nın çok büyük bir pazar olduğunu, ancak Türkiye’nin bu pazardan çok küçük bir pay aldığını ifade eden Karababa, Türkiye’nin özellikle Kuşak ve Yol girişiminde rol alarak büyük bir fırsat yakalayabileceğini söyledi. Karababa’nın konuşmasından bazı satır başları şöyle oldu:
Güneş Karababa: “Çin ekonomik mucizesinden ders alınmalı”
“Çin’i kağıt üzerinde anlamak mümkün değil. Çin 9,6 milyon metrekare yüzölçümü (Türkiye’nin 12 katı), 1,4 milyar nüfus (Türkiye’nin 17 katı), 15,2 trilyon dolar GSYİH’ya sahip (nominal değerle Türkiye’nin 20 katı). Bu büyüklüğe rağmen geçen 40 seneye baktığımızda yılda ortalama %10,3 büyüme yaşandığını görüyoruz. Bu büyüme 850 milyon insanın fakirlik düzeyinden normal gelir düzeyine gelmesini sağladı. Bu nedenle Çin ekonomik mucizesinden ders alınmalı.”
“Türkiye Kuşak ve Yol girişimi ile 4,6 milyar nüfuslu Asya pazarına açılabilir”
“Türkiye hep Batı paktı içinde görülmüştür. Ekonomik ve ticari bakışımız Batılıdır. Doğu denildiğinde aklımıza Orta Doğu gelir. Ancak bugün Asya önemli bir ölçek ve realitedir. Kuşak ve Yol girişimi başladığından beri ciddi boyutlarda sözleşmeler yapıldı. Sadece 2019 yılında 140 milyar dolarlık sözleşme imzalanırken, projenin başladığı 2013’ten beri 75 milyar dolarlık yatırım tamamlandı. Gıda için lojistik, üretilen ürünün en kısa zamanda en doğru pazara ulaştırılması çok önemli. Bu girişim ile açılan yol 4,6 milyarlık nüfusa sahip bir pazara açılma şansı oluşturuyor.”
“Çin’in genel gıda ithalatında Türkiye’nin payı %0,26”
“Asya’nın GSYİH’sı 32,6 trilyon dolar. Türkiye Asya pazarında çok zayıf durumda. Zaten 4,6 milyarlık nüfusun 1,4 milyarını Çin, 1,4 milyarını Hindistan oluşturuyor. Bizim bu iki ülkeye ihracatımız çok az. Çin’in ithalatı 2,1 trilyon dolar. Bunda aslan payı, teknoloji ağırlıklı olarak Kore ve Japonya’da (400 milyar dolar). Türkiye’nin burada payı 3,2 milyar dolar ile %0,18. 2,1 trilyon dolarlık ithalatın 72 milyar doları sebze ve meyve. Bunda aslan payı 29,2 milyar dolarlık ihracatla Brezilya’da. Türkiye’nin buradaki payı ise 66 milyon dolarla %0,22. Çin’in genel gıda ithalatı 28 milyar dolar. Fransa 2,9 milyar dolarla bunda en önemli paya sahip. Türkiye’nin payı ise 75 milyon dolarla %0,26.”
“Çin büyümek için iç tüketimi artıracak, buna gıda da dahil”
“Çin iç pazar büyümesiyle ihracatını dengelemek zorunda. Çin dünyanın en fazla tasarruf eden ülkesi. Çin kendi iç ekonomisiyle de büyümek zorunda, çünkü önümüzdeki yıllarda ciddi bir küresel daralma görülecek ve bu Çin’in ihracatına yansıyacak. Bu nedenle Çin büyümek için iç tüketimi artırarak iç ekonomisini büyütmek zorunda. Tüketim artarken her konuda olduğu gibi gıda tüketimi de artacaktır. Bu özellikle kendisini iyi konumlayabilmiş, iyi tanıtmış markalar açısından avantaj sağlayacak. Türkiye şu anda olması gereken yerin çok altında. Önümüzdeki 15 seneye bakıldığında bu bizim için bir fırsat demektir.”
“Türkiye için ekonomik stresten çıkış yolu ihracat”
“Türkiye ciddi bir cari açıkla mücadele ediyor. Turizmde düşüş bekleniyor. Ekonomik stresten çıkış için tek yol ihracat. Çin özelinde marka ve markalaşmak önemli. Çin’de ülke markası araştırmalarında Fransa ve İtalya at başı farkla gidiyor. Sanayici Çin pazarına girmeden önce markalaşma ile ilgili neler yapmayı planladığını ve buna ayıracağı bütçeyi gözden geçirmeli.
Çin çok büyük bir pazar. Bu nedenle Çin’in bütününe değil belirli şehirlerine, bölgelerine yönelik girişimlerde bulunmak yeterli. Ayrıca Çin’de iş tapmadan önce bu ülkeyi görüp tanımak gerekiyor. Markaların, şehirlerin seçilip doğru konumlandırılması gerekli. Markanın orta üst sınıfa yönelik olarak konumlandırılması gerekli. 5 yıllık planlarda markalaşmaya bütçe ayrılması önemli. Bu uzun bir yolculuk. Ülkemiz yavaş yavaş Çin gıda pazarında hak ettiği konuma gelebilir.”