Günümüzde tüketiciler, sağlıklı yaşam ve beslenmeye giderek daha fazla önem veriyor. Bu eğilim, gıda sanayinin sağlıkla ilişkilendirilmiş ürünler geliştirme çabalarını hızlandırırken, aynı zamanda sağlık beyanları konusunda katı yasal düzenlemelerle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Mevcut düzenlemeler, tüketicinin yanıltılmasını önlemek için sağlık beyanlarının sıkı klinik çalışmalarla desteklenmesini şart koşuyor.
Sağlıkla ilişkilendirilmiş gıda ürünleri, gıda sanayinin gelecekteki büyüme alanlarından biri olarak büyük önem taşımaktadır. Modern toplumlarda sağlıklı yaşam tarzına olan ilgi giderek artmaktadır. Bu eğilim, sadece kronik hastalıkların önlenmesi için değil, aynı zamanda yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacıyla da tüketicilerin bilinçli gıda seçimleri yapmasını teşvik etmektedir. Sağlıkla ilişkilendirilmiş gıda ürünlerinin geliştirilmesi, tüketicilere sağlıklı yaşamla uyumlu, besleyici, doğal ve fonksiyonel gıdalar sunmayı hedefler.
Her bireyin genetik yapısı, yaşam tarzı ve sağlık durumu farklı olduğundan, gıda sanayinin bireysel beslenme ihtiyaçlarını dikkate alarak kişiselleştirilmiş ürünler geliştirmesi önem kazanmıştır. Bu da, beslenmenin sadece genel sağlık değil, birey sağlığı özelinde ele alınması gerektiği fikrini ortaya koymaktadır.
Gıda ürünlerinin sağlıkla ilişkilendirilmesi, toplum genelinde beslenme alışkanlıklarını iyileştirecek ve bu da uzun vadede sağlık sistemleri üzerindeki yükü azaltacaktır. Ülkemizde diyabet, kanser, kalp damar hastalıkları büyük ivme kazanmış bulunmaktadır. Yılda 250 bin yeni kanser vakasının meydana geldiğini düşünürsek konunun önemi ortaya çıkar. Obezite ve mental hastalık prevelansı açısından ülkemiz Avrupa’da birinci konumdadır. Bu kronik hastalıkların oluşmasında gıda ve beslenme şeklinin %40 ile 60 oranında etkili olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda gıda üretimi ve tüketiminin büyük önem taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan toplum gıda ve beslenme konularında bilimsel kanıtlara dayalı olarak bilinçlendirilmelidir. Böylece toplumumuzda kronik hastalıkların en azından geciktirilmesi ve sağlık yükünün azaltılması mümkün olacaktır.
Gıda - beslenme bağlamında sağlıkla ilişkilendirilmiş gıda ürünlerinin geliştirilmesi, gıda sanayinin geleceğine yönelik stratejik bir genişleme alanı olarak ele alındığında, daha geniş bir konseptin benimsenmesi gerekmektedir. Bu konsepti oluşturan temel faktörler, hem tüketici beklentilerini hem de toplumun sağlık ve sürdürülebilirlik ihtiyaçlarını kapsar.
Sağlıkla ilişkilendirilmiş ürünlerin geliştirilmesinde bilimsel araştırmalar ve teknolojik yenilikler kritik öneme sahiptir. Biyoaktif bileşenlerin sağlık üzerindeki etkileri, fonksiyonel gıda bileşenlerinin kullanımı, yeni üretim teknikleri ve yapay zekâ ile beslenme modellerinin oluşturulması, bu alanda bilimsel altyapıyı güçlendiren unsurlardır.
Bu kavramsal çerçevede, sağlıkla ilişkilendirilmiş gıda ürünlerinin geliştirilmesi, sadece bir ürün yaratma süreci değil; toplumsal sağlık, sürdürülebilirlik, etik üretim ve bilimsel ilerlemelerle bütünleşen, gıda sanayinin geleceğine yön veren bir stratejidir. Gıda sanayi, bu konsepti benimseyerek hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı, bilinçli ve sürdürülebilir bir beslenme kültürünün oluşmasına katkıda bulunabilir.
Gıda ürünlerinin etiketinde sağlık beyanı yapmak, çeşitli regülasyonlar ve standartlar gereği zor ve karmaşık bir süreçtir. Mevcut düzenlemeler, genellikle bir gıda ürününün sağlık beyanı yapabilmesi için geniş kapsamlı klinik araştırmalara, bilimsel kanıtlara ve resmi onay süreçlerine ihtiyaç duyar. Bunun temel nedeni, tüketiciyi yanıltmamak ve sağlık iddialarının bilimsel olarak doğrulanmasını sağlamaktır. Acaba bir gıda ürününün insan sağlığına zararlı olmadığı konusunda bilimsel veriler ortaya konarak bu gıdanın içerdiği biyoaktif maddeler esas alınarak belli bir hastalığın oluşmasını engellediği konusu bir şekilde etikette yer alabilir mi? Sonuçta insan sağlığına zarar vermeyen ancak hastalık oluşmasını engelleyen bir gıdadan bahsediyoruz. Ancak yine de konunun bilimsel çerçevede ve yasal düzenlemeler açısından tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
Gıda sanayi, ürünlerinin sağlıkla ilişkilendirilmiş faydalarını doğru ve etkili bir şekilde iletebilmek için mevcut yasal sınırlamaları göz önünde bulundurmalıdır. İçerik odaklı ve bilimsel verilere dayalı açıklamalar, tüketici eğitimi ve üçüncü taraf sertifikasyonları gibi stratejiler, doğrudan sağlık beyanı yapmadan ürünlerin besleyici özelliklerini vurgulamaya yardımcı olabilir. Bu tür yaklaşımlar, tüketicinin bilinçli bir şekilde sağlıklı seçimler yapmasına katkı sunarken, gıda sanayinin de ürünlerini sağlık konseptiyle ilişkilendirmesine olanak tanır.
Sonuç olarak gıdaların sağlıkla nasıl ilişkilendirilmesi gerektiği ve bunun bilimsel/yasal alt yapısının nasıl şekillendirilmesi gerektiğinin tartışmaya açılmasında yarar var. Buradaki asıl amaç toplum sağlığının korunması ve ülkenin sağlık giderleri yükünün azaltılmasıdır.
İstanbul, 29 Eylül 2024
Prof. Dr. Mehmet Pala