Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 33’üncü Avrupa Bölgesel Konferansı 10-13 Mayıs 2022 tarihleri arasında düzenlendi. FAO’nun bölgesel anlamda en yüksek karar mercii olan ve iki yılda bir toplanan Konferansa, üye ülkelerden Tarım Bakanları düzeyinde katılım sağlandı.
Gıda ve tarımla ilgili sorunlar ve çözüm önerileri konusunda bölgesel fikir birliğinin sağlanması ve iki yıllık öncelikli çalışma alanlarının belirlenmesi amaçlanan toplantının odağında bu yıl Rusya Federasyonu-Ukrayna krizi yer aldı.
Konferansta değişik ülkelerden özel sektörü temsilen sivil toplum kuruluşları da yeraldı. Türk gıda ve içecek sektörünü temsilen TGDF Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan Cem Şahin söz alarak katılımcılara seslendi. Şahin konuşmasında Rusya ve Ukrayna'nın ülkemiz tarımsal girdi ithalatı yanında ihracatı açısından da önemini vurgulayarak savaşın uzun süreli devamının neden olabileceği sıkıntılara dikkat çekti.
Küresel gıda ağında kesintilerin önlenmesinin insanlık görevi olduğunu söyleyen Şahin, Türk gıda ve içecek sektörü olarak bu konuda çalışmaya hazır olduklarını belirtti. Sinan Cem Şahin İngilizce olarak yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasındaki ihtilaf nedeniyle, bazı hammaddelerin tedarikinde sıkıntı oluştu. Çatışma öncesi veriler, Rusya Federasyonu ve Ukrayna'nın dünya ayçiçeği üretiminin yarısından fazlasını taşıdığını gösteriyor. Çatışma süresince yaşanan arz kesintisine ek olarak, bu yılki hasat ve yeniden ekim de risk altına girdi. Aynı durum, bu ülkelerin ürettiği tüm tarım ürünleri için geçerlidir.
Rusya Federasyonu pazarının Türk üreticiler için önemini de vurgulamamız gerekiyor. Tabii ki sadece hacimler değil fiyatlar da olumsuz etkileniyor. 2021 sonunda 300 dolar olan buğday fiyatı, krizin başlamasıyla ilk olarak 340 dolara kadar fırladı ve bugün 450 dolar seviyelerine ulaştı.
Bölgesel ve küresel krizlerin sonuçları, yıkılan domino taşları gibi çiftlikten sofraya gıda tedarik zincirinin tüm paydaşlarını etkilemektedir. Ayrıca ülkelerin, bölgenin ve genel olarak dünyanın ekonomik dengelerini de bozmaktadır.
Bu aşamada, pandemi ve çatışma gibi kriz durumlarında ülkelerin önceliğinin kendi iç arzlarını güvence altına almak olduğu konusunda hemfikiriz. Ancak dünya vatandaşları olarak ortak bir sorumluluk üstlendiğimiz de göz ardı edilmemelidir. Ani kararlarla hızla koruyucu yaklaşımlar benimsemek yerine, bu krizlerin ortak akıl ile ve küresel anlamda en az zararla atlatılmasına yönelik tedbirleri her zaman destekliyoruz.
Tedarik zincirlerinin küresel bir ağ haline geldiği bu çağda, gıdanın erişilebilirliği de küresel olarak algılanmalı ve tüm sorunlardan ve çatışmalardan izole edilerek tüm dünya için güvence altına alınmalıdır. Başka bir deyişle, gıda ve tarımsal girdi dolaşımı hiçbir zaman kesintiye uğramamalıdır.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu olarak FAO'yu bölgesel ve küresel gıda güvenliğinin sağlanmasında kilit bir kuruluş olarak görüyoruz. FAO ile Mutabakat Anlaşmasının eş imzacısı olarak, sadece ülkemiz için değil, parçası olduğumuz bölge için de gıda güvencesini sağlamak için ortak çalışmalar yürütme fırsatına sahip olmaktan mutluluk duyuyoruz."