Değerli Dostlar,
Dünyada büyük güçler arası rekabetin ve gerilimlerin giderek arttığı, ekonomik sorunların büyüdüğü bir dönemden geçiyoruz. Ardı ardına yaşanan çok sayıda krizin etkisiyle küresel tedarik ve üretim zincirlerin de yeniden şekillendiği çok zorlu süreci hep beraber yaşıyoruz. Türk ekonomisi bir yandan küresel sorunlar ile mücadele ederken bir yandan da hepimizde büyük bir acı yaratan deprem nedeniyle ilk 6 ayda zorlu bir süreçle karşı karşıya kaldı. Bu süreçte döviz kurları, enflasyon ve akaryakıt fiyatlarındaki artış üretim maliyetlerimizi yukarı çekerken, finansmana erişim sektörümüz için önemli bir sorun haline geldi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Dış Ticaret Verileri temel alınarak hazırlanan TGDF Dış Ticaret Verileri, Türkiye’nin gıda ve içecek sektörü ihracatının, bu yılın ilk 6 ayında geçen yıl aynı dönemle kıyaslandığında neredeyse aynı seviyede kaldığını, ithalatın ise aynı dönemde yüzde 20’ye yakın arttığını gösteriyor. Bu yılın başından itibaren sektörde ihracat artış hızı yavaşlarken, ithalatın aksine daha fazla artış göstermesi, sektörün, Mayıs ve Haziran aylarında dış ticaret açığı vermesine yol açtı. Bu açığın oluşmasında, söz konusu aylarda döviz kurlarının etkisinin yanı sıra küresel piyasalardaki koşulların etkisi olduğunu düşünüyoruz.
TÜİK’e göre, Temmuz ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), geçen yıl aynı döneme göre yüzde 47,83, Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ise yüzde 44,50 arttı. Temmuz ayı itibariyle yıllık bazda gıda ve alkolsüz içecekler yüzde 60,72 yükseldi. TÜİK verileri, tarımsal girdi fiyatlarındaki artışın hız kesmediğini de gösterdi. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) Haziran ayında aylık yüzde 3,46 ve yıllık yüzde 27,70, on iki aylık ortalamalara göre de yüzde 77,36 yükseldi.
Ülkemizdeki mevcut enflasyon ortamı, döviz kurlarındaki istikrarsızlık, küresel gıda fiyatlarındaki oynaklıklar ve küresel tedarik zincirindeki kırılmalar, yılın ikinci yarısı ve sonrasına yönelik tahmin yürütmemizi, sektörümüzün fiyatlama politikalarını belirlememizi ve küresel piyasalarda rekabetçiliğimizi zorlaştırmaya devam ediyor. Küresel iklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık ve ani hava değişimlerinden kaynaklı öngörülemez ortam da sektörümüzün dinamiklerini etkilemeyi sürdürüyor.
Ancak tüm bu zorluklara rağmen, geleceğe dair umutlu bakış açısını kaybetmek istemiyoruz. Türk gıda ve içecek sektörü, tarihsel olarak dayanıklılığını ve esnekliğini kanıtlamış bir sektör. Yerel üretim ve sürdürülebilirlik, gelecekteki adımların anahtarlarından biri olacak gibi görünüyor. Aynı zamanda, ekonomik politika alanında alınacak tedbirler ve küresel düzeydeki istikrar, sektörün toparlanması için büyük önem taşıyor.
TGDF ailesi binlerce şirketi temsil eden derneklerden oluşuyor. Bu zorlu koşullara rağmen üretime, yatırıma devam ediyor istihdam yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında iç ve dış pazarlarda sürdürülebilir büyümeyi devam ettirmek, belirlediğimiz hedeflerimize ulaşmak, ekonomimize ve vatandaşlarımızın refahına katkıda bulunmak için çok çalışmaya devam edeceğiz
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.