TGDF Vizyon – Ekim 2022 | Başkanın Dünya Gıda Günü Mesajı

TGDF Vizyon – Ekim 2022 | Başkanın Dünya Gıda Günü Mesajı

TGDF Vizyon – Ekim 2022 | Başkanın Dünya Gıda Günü Mesajı

TGDF Başkanı Demir Şarman, 17 Ekim 2022 tarihinde Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğinde Ankara'da düzenlenen Dünya Gıda Günü Konferansı'nın açılışında bir konuşma yaptı...


Öncelikle hepinizi şahsım ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu adına saygıyla selamlıyor, Dünya Gıda Günü Konferansı’na katılımınızdan dolayı ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyorum.

Bugün, TGDF olarak bir ilke imza atıyor ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü Etkinliklerine Bakanlığımız ve FAO işbirliği ile Başkent’den başlıyoruz.

Evet, Gıda dediğimizde hepimizin masasında ortak sorunlar var.

Açlık, yetersiz beslenme, iklim değişikliği, bölgesel ve küresel çatışmalar, pandemi ve yeniden hayatımıza giren zoonotik salgınlar, bunlardan sadece bazıları…

Aslında Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini ilan ettiği 2017 yılından itibaren özellikle Sıfır Açlık hedefine giden yolda dünya genelinde uzunca bir süre başarılı bir performans yakalanmış, birçok olumsuz veride iyileşme sağlanabilmişti.

Ta ki Pandemiye kadar…

COVID-19 süreci dünyada dengeleri alt üst etti. Yaşanan işgücü kayıplarının yanında ülkelerin korumacılığı öne çıkaran politikalarının doğal sonucu olarak tarım ve gıda emtialarının tedariki ve küresel dolaşımındaki tıkanmalarla karşı karşıya kaldık.

O dönemde, tüm Dünya ile birlikte Türkiye Gıda Sektörü olarak biz de zorlu bir sınav verdik. Şunu memnuniyetle söyleyebiliriz ki; hem alınan önlemler hem de gıda sanayi şirketlerimizin yaşanan olumsuzluklara karşı hızlı aksiyon almadaki becerileri sayesinde, insanımızı boşalmış raflarla karşı karşıya bırakmadık.

Bu süreçte Büyük bir stres testinden geçen Türkiye Gıda Sektörü, hiç şüphe yok ki, o dönemden yüz akıyla çıkılmasında en büyük alkışı hak eden sektörlerin başında gelmektedir.

Tam da pandeminin yol açtığı olumsuzlukları aşmaya başladığımız dönemde, 21. Yüzyıl Dünyası’na hiç yakışmayan Rusya-Ukrayna Savaşının patlak vermesiyle, bir kez daha küresel ölçekte tüm dengelerin sarsıldığına, her alanda oturmuş düzenin alt üst olduğuna şahit olduk.

Ülkemize komşu coğrafyada, Avrupa’nın göbeğinde başlayan savaşın bütün Dünya’nın yanı sıra bizi de etkilememesi mümkün değildi. Üstelik savaşan iki taraf, Rusya ve Ukrayna’nın

Türkiye’nin tahıl ve ayçiçeği tedarikinde başlıca adresler olması, bu etkinin ne denli büyük olacağının da göstergesiydi.

 Savaş, başta Afrika ülkeleri olmak üzere gıda ithalatına bağımlı ülkelerde açlıktan ölümleri bir kez daha Dünya’nın gündemine getirirken, küresel gıda krizine dönüşme eğilimindeki sıkıntının aşılmasında, Türkiye’nin girişimleri sayesinde açılan Tahıl Koridoru kurtarıcı olmuştur.

Buradan Dünya’mızı daha ağır sonuçları olabilecek bir gıda krizinin eşiğinden döndüren girişimlerinden dolayı başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Sayın Bakanımıza ve ilgililere teşekkür ediyorum.

Son 3 yılda yaşadıklarımız bize “2030 yılında Sıfır Açlık Hedefi”ne giden yolda, gıda ve tarımın paydaşları için mevcut ya da beklenmedik risklerin ne denli fazla olduğunu ve oyunun kurallarının bir anda ne denli ağırlaşabileceğini çok net bir şekilde gösterdi.

Türkiye Gıda ve İçecek Sektörü olarak; hem ulusal hem de global ölçekte tüm bu zorlukların üstesinden gelmek için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Ancak, az önce de ifade ettiğim gibi; Tarım – Gıda Zincirinin tarladan sofraya yaşadığı zorlukların katlanarak arttığını ve risklerin giderek büyüdüğünü bilerek, her zamankinden daha fazla işbirliği içinde hareket etmek durumundayız.

İçeride ya da dışarda yaşanabilecek olumsuzluklar nedeniyle bir anda üstlenmek zorunda kalabileceğimiz ağır bilançoların altından kalkabilmek için;

Tarım ve gıda üretiminde öteden beri hepimizin bildiği yapısal sorunları aşmak durumundayız.

Yüzde 80’ini KOBİ’lerin oluşturduğu üretim tesislerimizin, bir yandan kaliteli ve ekonomik hammaddeye, bir yandan finansa erişiminde giderek ağırlaşan sorunlar silsilesine, ülkelerin ihracat kısıtlamalarını da eklediğimizde hepimizin ne denli ince bir ip üstünde yürüdüğünü hatırlamak gerek.

Sorunlara Dijital çağın gerektirdiği hız ve kapsamda çözümler üretme noktasında, sağlam bir temel oluşturacak nitelikli veri/bilgi yönetimini sağlamak ve sürdürülebilirliğini garanti altına almak zorundayız. Bu temel üzerinde Ar-Ge, İnovasyon ve Bilimin ışığında yol almamız şart…

Yeri gelmişken bir hususun daha altını çizmek isterim. Gıda Sanayicisi için pusula her daim nereyi gösterir?.. Elbette Çiftçiyi… Çiftçi ne ekmiş, ne kadar ekmiş, rekolte ne olacak? Bunlar tarımın çıktılarını üretiminde hammadde olarak kullanan, çiftçinin ürününün hak ettiği değeri almasını sağlayan gıda sanayinin de en büyük önceliği…

Bugün bütün Dünya’nın yaşadığı ekonomik krizin etkilerinden ülkemizi vareste tutmak mümkün olmadığı gibi, çiftçilerimizin bu olumsuzluklar nedeniyle zor durumda olduklarını da görmezden gelemeyiz.

Tarım gibi, üretimden yaşanan kopuşlardan geri dönüşler için uzun süreçlere ihtiyaç duyulan bir sektörden bahsediyoruz. Dolayısıyla bugün tarlasında, bahçesinde, ağılında alın teri döken, emek veren çiftçilerimizi korumak, üretim sürecinin içinde tutmak zorundayız.

Çünkü çiftçi yoksa üretim yok, ürün yok, yarın bizim hammaddemiz, üreteceğimiz gıda yok!

Sayın Bakanım, tarımın, çiftçimizin desteklenmesi için verdiğiniz desteklerin, gösterdiğiniz çabanın farkındayız. Türk çiftçisi bütün bunları sonuna kadar hak ediyor. Bu ve benzeri desteklerin, yapısal reformların artarak devam edeceğini umut ediyoruz.  Çünkü ancak bu şekilde tarım ve gıda üretimini dış etkilere en az açık ve sürdürülebilir bir şekilde geleceğe taşıyabiliriz. Yoksa döner döner, aynı hikayeyi yine, yeniden okuruz.

Evet, bunlar madalyonun bir yüzündeki sorunlarımız…

Öbür yüzünde elbette hem ülke olarak hem de sektör olarak sahip olduğumuz zenginliklerimiz var.

Her şeyden önce kadim Anadolu topraklarının bereketi ile taçlandırıldığımız bu coğrafyada, kıta Avrupası’nın en büyük tarım ülkesi olduğumuzu unutmayalım.

Millet olarak tarihin derinliklerinden getirdiğimiz kültürel mirasımıza, değerlerimizi ve inançlarımızdan aldığımız güç ve azmimizi eklediğimizde, bugünün teması olan  “Kimseyi geride bırakmamanın”, bizi biz yapan en vazgeçilmez hedef olduğunu söylemek isterim.

Unutmayalım ki “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir”.

Bugün Dünya Gıda Günü… Aslında bir kutlama günü ama hepimizin içini burkan rakamlar var önümüzde… Ne yazık ki insanoğlunun açlıkla mücadele karnesi kötü. Global ölçekte gelir dağılımındaki adaletsizlikler, eşitsizlikler ve çatışmalar Dünya’nın bu anlamdaki karnesindeki kırıkları sürekli artırıyor.

Tüm dünyanın barışa, adalete ve eşitliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğu bir döneme girmiş durumdayız. Başta politika yapıcılar olmak üzere tüm otoritelerin bu uğurda ciddi adımlar attığını görmeye ihtiyacımız var.

Sorunumuz sadece gıdaya erişim değil. Eğitimden, barınmaya, sağlıktan cinsiyet eşitliğine kadar birçok alanda tüm sorunları “İnsan onuruna yakışır” şekilde çözüme kavuşturmamız gerekli.  Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, bu yolda hepimize rehberlik ediyor.

21. Yüzyıl’a en çok yakışacak olan Açlıktan, Yetersiz Beslenmeden uzak bir Dünya Hedefine, küresel ölçekte sektör paydaşlarımız gibi Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Federasyonu çatısı altında derneklerde omuz omuza vermiş gıda sanayi şirketleri de: gelişmiş teknoloji ile donatılmış tesislerinde yeterli, kaliteli gıda üretimiyle destek vermektedir.

Biz Sektör olarak, her zaman olduğu gibi üzerimize düşeni yapmakta Kararlıyız. Yeter ki, içerde ve dışarda bilime, akla, ekonominin gereklerine aykırı kararlar ve uygulamalar ile karşılaşmayalım.

Dünya’da hiç kimsenin açlıkla sınanmadığı bir gelecek dileğiyle, Dünya Gıda Günü Konferansımızı onurlandıran siz değerli konuklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Close